You are here
Dert Bizde, Derman Ellerimizdedir
İzmir’den emekli işçi
Sevgili işçi kardeşlerim, Rus yazar Tolstoy “acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyuyorsan insansın” der. Tolstoy’un bu ifadeleri özü itibariyle insanlaşmayı anlatır. İşçi sınıfı olarak, sömürücü efendilerden insanlık için insanlaşma beklemek için kör, sağır, dilsiz, bilinçsiz ve örgütsüz olmak anlamına gelir. Geçtiğimiz günlerde tam manasıyla bir acı duyma ve başkalarının acısını duyabilme durumuna şahit oldum. Akşam karanlığına ramak kala, okuldaki öğrencilerin çıktığı sırada bir kamyonet beton elektrik direğine son hızla çarpmıştı. Koca kamyonun çarptığı direk dibine yakın yerden yamulmuştu. Yamulduğu yer ise tek katlı çatılı evin üstüne devrilmiş, yüksek gerilimi çelik örme kabloları engellemişti. Neyse ki evde tek yaşayan Sevim ablanın kızına gitmiş olduğunu öğrenmiştik.
Evet, sevgili işçi kardeşlerim, meramımı iyice anlatabilmek için iş yasasından birkaç örnek vererek devam edeceğim. Mesela işçiler tehlikeli bir durumda işten kaçınma haklarını kullanabilirler. Yani “gece yarısı karanlıkta tehlike söz konusu, yarın gün ışıyana kadar çalışmadan kaçınıyoruz” deme hakları var. Veya daha da önemli olanı “can güvenliğimiz sağlanmadan işe devam etmeyeceğiz” diyerek işten kaçınabilirler. Ancak bu anlattıklarım iş yasasında yazılı olsa da, işçilerin başta can güvenlikleri ve iş güvenlikleri için asıl sigortaları örgütlü olmalarıdır. Eğer sınıf temelinde örgütlülükten bihaberlerse, sendika üyesi olmaları da canları ve iş güvenceleri için yeterli değildir.
İşte gerçekten insan olan insanın canını yakan, adına “iş kazası” dedikleri ve her gün ortalama 5-10 işçinin canını alan, en az iki katı işçiyi de sakat bırakan türden bir kazaya şahit olduk. İşçiler “biz mahalleli olarak bir gece elektriksiz kalmaya razıyız. Siz evlerinize gidin. Her an birinize bir şey olabilir. Sabah gelip işinizi yapın, olmaz mı?” diye teklifte bulundum. Neredeyse hepsi birden, “olmaz, bir şekilde bitireceğiz. Talimat böyle. İş sözleşmemizde 7/24 çalışma yazılıdır. Hem de sözleşmede ‘her türlü kaza, ölümlü iş kazası riskini kabul ediyorum. Kazaya ve kadere inanıyoruz’ yazılıdır. Kaç arkadaşımız iş kazasında öldü. Sizin dediğinizi yaparsak ekmeğimizden oluruz” dedi işçilerden biri. Belki kulaklarında ve zihinlerinde izi kalır diye, “işçilerin önce can güvenlikleri ve insan gibi çalışma koşulları için sınıf temelinde örgütlenmeleri hayatidir” demiştim. Gecenin karanlığında arabanın far ışığında ve eksi 4 derecede işçiler önce yan yatan direği vinç yardımıyla indirdiler. Direğin dibinde kalan parçasını çıkardılar. Yeni direği yerine dikebildiklerinde saat gece yarısına varmıştı. Vinç sepetinde direğin ta tepesine kadar çıkarak yüksek gerilim kablolarının montajını yaptılar. Evlere giden kabloları döşemeye başladılar. Sevindirici olansa hiçbirine bir şey olmaması oldu. İşçiler işlerini bitirip toparlanıp gittiklerinde saat gece yarısını çoktan geçmişti.
Evet, sevgili işçi kardeşlerim, sözümü işçi sınıfının ozanı Ruhi Su’nun ÖĞÜTLER şarkısı ile bitireceğim. Şarkı her sözü ile bizleri örgütlü mücadeleye çağırır: “Dostlarım, kardeşlerim, canlarım. Kaldırın başlarınızı. Suçlular gibi yüzümüz yerde, özümüz darda durup duruyoruz. Kaldırın başlarınızı. Bize göz verildi, gözleyin diye. Dil verildi, söyleyin diye. Kulak verildi, dinleyin diye. El, gövdede kaşınan yeri bilir. Dert bizde, derman ellerimizdedir. Ararsan bulursun. Verirsen, alırsın. İnanmazsan, gelir görürsün.”
Son Eklenenler
- أصدرت النقابات العمالية الفلسطينية، بما في ذلك الاتحاد العام لنقابات العمال الفلسطينية، دعوة للعمل في 16 تشرين الأول/أكتوبر. ودعوا النقابات العمالية الدولية والعاملين في جميع البلدان إلى اتخاذ الإجراءات اللازمة والضغط على حكوماتهم من أجل إنهاء كل...