You are here
Çözüm Sınıfını Bilip Birlik Olmakta!
Ankara’dan genç bir işçi
Asgari ücret pek çok işçinin beklediğinin tersine 23 bin lirayı bile bulmadı. Utanmadan “işçiyi enflasyona ezdirmedik” dediler, gözlerimizin içine baka baka bizimle dalga geçtiler. Hiçbirimiz bu yalana inanmıyoruz. Çünkü yoksulluğu biz yaşıyoruz, onlar değil. Sadece kiraya gelen zam asgari ücrete yapılanın iki katı! Market fiyatları almış başını gidiyor. Ekmek bile çoğu yerde 10 lirayı geçti. Başka şeylere gelince yüzde 200’lere varan zamlar yapıyorlar. Sıra işçiye, emekliye gelince kesenin ağzını açmıyorlar bile!
Ne demişti Erdoğan: “Çatlasanız da patlasanız da biz adımlarımızı hesaplayarak atarız.” Bu hesabı kimin için yaptıkları belli. Attıkları her bir adım kendileri için. Başka türlüsü mümkün mü? Sadece Erdoğan’ı değil milletvekillerini, bakanları, sendika ağalarını kısacası tepemizdekilerin hepsini düşünelim. Giyim kuşamlarını, bindikleri arabaları, yaşadıkları muhitleri, yiyip içtiklerini, çocuklarını gönderdikleri okulları, nasıl yaşadıklarını gözlerimizin önüne getirelim. Bizim halimizden anlayabilirler mi bunlar? Yaşadığımız hangi zorluğu yaşıyorlar? Hangi derdimize ortaklar? Dertlerimiz, çektiğimiz zorluklar hiçbirinin umurunda değil. Öyle olsa, bizi sefalet ücretlerine mahkûm ederler miydi?
Onlar başka, biz başkayız. Kimi oy peşinde. Kimi rant peşinde. Kimi sermayesini büyütmenin derdinde. Bize hiçbir faydaları yok. Bizden çalıp patronlara vermekten başka bir iş yapmıyorlar, yapmayacaklar. Mevzu yine dönüp dolaşıp sınıf meselesinde düğümleniyor aslında. Sayı olarak bakınca milyonlarız biz. Ülkenin ve hatta dünyanın %99’u biziz. Bizi sömürenler ve yönetenler belki %1 bile değil. Peki nasıl oluyor da onların her istediği oluyorken bizim hiçbir dediğimiz olmuyor? Asgari ücreti düşünelim. Yine patronların istediği oldu.
Elbette tüm patronlar birbirleriyle amansızca rekabet eder. Ama mesele işçilerin hakları, talepleri olduğunda bütün rekabeti bir kenara bırakıp, tepeden tırnağa birleşiyorlar. İşin özü, bir sınıf olarak hareket ediyorlar. Patronların hiç Türk-Kürt, Alevi-Sünni, AKP’li-CHP’li, yerli-göçmen olarak ayrıştıklarını gördünüz mü? Ya da metal fabrikalarının patronları ile diyelim ki maden veya tekstil patronları birbirlerini hiç ötekileştiriyor mu? Kendi çıkarlarına uygun olanı yapan, bir sınıf olmanın gereğini layıkıyla yerine getiren onlar! Sermaye sınıfı kol kola girmiş ve birlikte hareket ediyor. Söyledikleri her söz, attıkları her adım kendi sınıflarına hizmet ediyor. Biz işçilerin karşısında gayet örgütlüler. Güçleri buradan geliyor. O yüzden onların istedikleri oluyor. Böylece sadece asgari ücreti değil, hepimizin nasıl yaşayacağına dahi karar verebiliyorlar.
Peki ya biz? Kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla, emeklisi kamu çalışanıyla, DİSK’lisi Türk-İş’lisiyle bizler, işçi sınıfı olarak ne durumdayız? Söylediğimiz sözler, attığımız adımlar hangi sınıfa hizmet ediyor? Eskiler boşuna dememiş, iğneyi başkasına çuvaldızı kendine batırmalı insan. Asgari ücret açıklandıktan sonra da hep birlikte tepemizdekilere saydık, sövdük, yeri geldi dalga geçtik. Sayıp sövmekte sonuna kadar haklıyız. Ama asıl bizi kurtaracak olan çözüme kavuşmak için birlikte hareket etmeliyiz. UİD-DER’in, İşçi Dayanışması’nın söylediklerine kulak vermeli, sermayenin ve iktidarın saldırılarına birlikte karşı durmalıyız. Bunun yollarını aramalı, bulmalı, birbirimize umut olmalıyız.
Ekranlar ve Çocuklarımız
Son Eklenenler
- أصدرت النقابات العمالية الفلسطينية، بما في ذلك الاتحاد العام لنقابات العمال الفلسطينية، دعوة للعمل في 16 تشرين الأول/أكتوبر. ودعوا النقابات العمالية الدولية والعاملين في جميع البلدان إلى اتخاذ الإجراءات اللازمة والضغط على حكوماتهم من أجل إنهاء كل...